Kategoriler
S. Serdar YEGÜL

Doğayı Korumak, Ama Nasıl?

Bir baba düşünün ki, ülkesinin doğal kaynaklarının ve özellikle ormanların akıl dışı kesilip endüstriye kazandırılmasından rahatsız olsun. Rahatsız olsun olmasına ama, diğer taraftan da, o da babasından devraldığı işleri ister istemez sürdürmek zorunda kalsın ve ormanlarda ağaçların kesilmesi, tomruk haline getirilmesi, nehir suları yükseldiğinde tomrukların sallar haline getirilerek büyük limanlara taşınması ve oralardan satılması işleriyle meşgul olsun. Doğa/orman tahribatı için çözüm yolları arayan bu babanın, akıllı mı akıllı bir de oğlu olsun.

Şimdi gelin, gerçek hayat hikâyelerinden hareketle, bir baba ve onun akıllı oğlunun bu işe nasıl bir çözüm bulduğuna ya da bulamadığına bir bakalım.
Baba James Pinchot

Baba, Oğul ve Kutsal Dayanışma

Yukarıda “baba” olarak bahsettiğimiz James Pinchot (1831-1908), ABD hükümetinden orman arazileri satın almakta ve bu araziler üzerindeki ağaçları kesip satmakta ve ticari hayatını sürdürmektedir. İşlerini yürütürken doğa/orman tahribatına yakından tanık olan James Pinchot, 1880’lerde işyerini ABD’nin New York kentine taşır ve mobilya distribitörlüğü yapmaya başlar. New York’un emlak zengini güzel karısından ise ilk çocukları Gifford Pinchot (1865-1946) dünyaya gelir. Oğullarıyla yakından ilgilenen çift, onu Doğu’nun en iyi okullarında okuturlar.

Gifford Pinchot, 1885 yılında Yale Üniversitesine başlamadan önce, yaz tatilini babasıyla birlikte geçirmektedir. Tatilde babasıyla birlikte yürür, eğlenir ve sohbet eder. Bir gün babası ona pat diye: “Nasıl bir ormancı olmak istersin?” diye bir soru sorar. Gifford şaşırır; ne cevap vereceğini bilemez. Çünkü o yıllarda ABD’de resmi ormancılık eğitimi veren herhangi bir okul olmadığı gibi, ormancı diye bir meslek de yoktur. Gifford içinden: “Ormancı olsa olsa, ormanda ormanla ilgili işleri yapan insandır” diye geçirir. [1]

Aslına bakılırsa baba Pinchot, geçmişte ağaç kesim alanlarında yaşadığı olumsuz tecrübelerini oğluna aktarmak istemektedir. Sorusunun arka planında, “ormanları hiç bitmeyecekmiş gibi kesip satan bir ormancı mı olmak istersin, yoksa onları akılcı yönetip kullanan ve onlardan sürekli yararlar sağlayan bir ormancı mı olmak istersin?” sorusu yatmaktadır. Baba Pinchot oğluna sadece soru sormakla kalmaz, onu aynı zamanda sıkı bir şekilde yönlendirir de. James Pinchot, oğluna sorduğu ve basit gibi görünen bu soru yoluyla aslında, ABD’de yeni bir ormancılık anlayışının tohumlarını da etmektedir.

1885-1889 yılları arasında Gifford Pinchot’un Yale’de geçirdiği zaman, onun bilgi edinmesinden daha çok, sosyal yönden gelişmesine yarayacaktır. Gifford’un üniversite eğitimi biter bitmez babası onu, ormancılık otoriteleriyle görüşmesi ve ormancılık eğitimi alması için Avrupa’ya gönderir. Gifford Fransa, İsviçre, Avusturya ve Almanya’da birçok değerli ormancı ile tanışır ve onların ormancılık eğitimi hakkındaki görüşlerini alır. Bu değerli insanların Gifford’a Fransa, Nancy’deki Orman Okulunda eğitim almasını önermeleri üzerine, Gifford bir yıl bu okulda eğitim alır. Dersliklerde temel ormancılık bilgilerini öğrenirken Fransa’nın bazı ormanlık alanlarında bazı ağaç türlerinin gelişimini inceler.

1890 yılı sonunda ABD’ye dönen Gifford, öğrendiği bilgileri ABD ormanlarında uygulamak ister. Babasının politik nüfuzunu da kullanan Gifford, Kuzey Caroline eyaletinde 700 hektar / futbol sahası genişliğindeki Biltmore mülkünde orman şefi olarak işe başlar. Eğer Biltmore mülkünde Gifford’un gerçekleştireceği pratik ormancılık uygulamaları başarılı olursa, diğer bir deyişle, mali açıdan kendi kendini döndürebilen bir mekanizma kurulabilirse, Biltmore uygulamaları tüm ABD’ye örnek olacaktır.

1891-1894 yılları arasında Gifford’un önderliğinde Biltmore mülkünde yapılan ormancılık çalışmaları olumlu sonuçlar verir ve Biltmore “pratik ormancılığın ilk örneği ve yuvası” haline gelir. Buradaki ormancılık çalışmaları o kadar popüler olur ki, pek çok Amerikalı genç, ormancılık mesleğini seçmek ister. Bu yöndeki taleplere bir cevap olarak, 1896 yılında Biltmore Orman Okulu açılır. Biltmore, Amerikan ormancılığına gerçek bir katkı sağlar.

Biltmore mülkü ormanlarında Gifford’un elde ettiği tecrübelerden birisi de, Avrupa ormancılığının Amerikan ormancılığına benzemediği gerçeğidir. Gifford ve ekibi, Avrupa ormancılık bilgi ve yöntemlerini ABD ormanlarına uyarlamak zorunda kalırlar. [1]

Gifford Pinchot

Vahşi Batıya Yolculuk

Gifford Pinchot, Biltmore’daki deneyimlerinin ardından, ABD Ulusal Bilimler Komitesi tarafından Ulusal Ormancılık Komisyonunda görevlendirir. Komisyonun görevi özetle, Batı eyaletlerinde orman arazi kullanımlarını incelemek ve raporlandırmaktır. Gifford’un da içinde bulunduğu Komisyon, 1895-1897 yılları arasında söz konusu çalışmaları yürütür. Çalışmaları esnasında görülür ki, Batı’da at çalan insanlara ölüm cezası verilirken, kamunun orman arazilerini çalan insanlara herhangi bir ceza verilmediği gibi, bir de yaptıkları iş onaylanmaktadır. Komisyon üyeleri konuyu incelediğinde, kamu yöneticilerinin aynı sülaleden olduğunu ve bu sülale bağının, usulsüzlük ve yönetim yetersizliğine zemin hazırladığını görürler.

1898 yılında Gifford Pinchot, kadrosu Tarım Bakanlığında olduğu halde, İçişleri Bakanlığının Ormancılık Bölümü’nde ormancı unvanıyla ilk resmi görevine başlar. Artık resmi olarak merkezi hükümete yani Washington’a bağlıdır. Bu görevi esnasında tüm ülkeyi kapsayan seyahatlere çıkar ve sahadaki ormancılık çalışmalarının ne kadar yeterli ve etkili görüldüğünü inceler ve rapor eder. [1]

ABD Başkanı Teddy Roosevelt

Gifford Pinchot’un, New York’taki Amerikan Ormancılar Derneği’nden yakın arkadaşı olan Theodore Roosevelt, 1901 yılında ABD’nin 26. Başkanı (1901-1909) seçilir. Gençliğinde ABD’nin Batı’sında ve Afrika’da vahşi doğada pek çok gezi ve avlara katılan Theodore Roosevelt – her ne kadar av düşüncesiyle tezat oluştursa da – doğa korumanın önemini fazlasıyla kavramış bir insandır. Hazır konu Theodore Roosevelt’ten açılmışken, bir av partisi esnasında önüne çıkan bir ayıyı vurmayıp, “onu bağışladım” demesi üzerine, çevresi tarafından kendisine “Teddy” lakabının takıldığını da sözlerimize ekleyelim. [2]

Teddy Roosevelt göreve başlar başlamaz ülkenin ormancılık çalışmalarının daha etkili yürütülmesi için Pinchot’un tecrübelerinden yaralanmak ister. Zaten Pinchot, 1895-1901 yılları arasında yaptığı çalışmalar sonucu ABD’nin temel ormancılık problemlerini belirlemiştir. Bu problemlerin başında, hiç şüphesiz, orman alanlarının İçişleri Bakanlığına, bu alanlar üzerinde çalışan ormancıların ise Tarım Bakanlığına bağlı olması gelmektedir. Bizim deyişimizle, davul başka tokmak başkasının elindedir. Böyle olunca da, pek çok idari ve teknik sorun ortaya çıkmaktadır.

Teddy Roosevelt ve Pinchot

1901 yılında Pinchot ve arkadaşları, Tarım Bakanlığının bünyesinde çalışmakla birlikte – Başkan “Teddy” Roosevelt’in de teşvikiyle – İçişleri Bakanlığı, Orman Bölümü’nün iyileştirilmesinde önemli görevler üstlenirler. İyileştirme çalışmalarının bir sonucu olarak Orman Bölümü’nün ismi Orman Bürosu olarak değiştirilir. Sorunlar kökten çözülmese de görece iyileşmeler sağlanmıştır.

Pinchot ve arkadaşları orman alanlarının Tarım Bakanlığına devrine ilişkin çalışmalarına devam ederler ve 1905’te Kongre’nin kararı ve Başkan’ın onayıyla kamuya ait orman alanları İçişleri Bakanlığından alınarak Tarım Bakanlığına devredilir. Devir gerçekleştirilirken Orman Bürosu, Orman Hizmetleri (Forest Service) ismini alır ve Başkan “Teddy” Roosevelt, Orman Hizmetleri’ne ilk genel müdür (chief) olarak – zaten aklında olan – Gifford Pinchot’u atar.

Büyük Gurur

1905-1910 yılları arasında Orman Hizmetleri’nde Genel Müdür olarak görev yapacak olan Pinchot, pek çok temel ormancılık çalışmasına imza atacak ve ABD’de ormancılık yönetiminin temellerini sağlamlaştıracaktır. Sağlamlaştıracaktır sağlamlaştırmasına ama, ABD’de ormancılık çalışmalarının bu düzeye gelmesinden en çok gurur duyacak kişi, hiç şüphesiz,  babası James Pinchot olacaktır. Bunun nedeni, 1880’lerde orman alanlarına hiç tükenmeyecekmiş gibi bakılırken, dahası bu alanlar fütursuzca talan edilirken, yaklaşık 20-25 yıl sonra, orman alanlarına, akılcı kullanılarak daima faydalanılması gereken alanlar olarak bakılmaya başlanmıştır. Diğer bir deyişle, James Pinchot’un 1885 yılı yaz tatilinde oğluna sorduğu soru (Nasıl bir ormancı olmak istersin?) yoluyla attığı tohumlar, çimlenmiş, yeşermiş, sürgün vermiş ve 1900’lerin ilk on yılında boyunu aşan bir ağaca dönüşmüştür. Bu ağaç daha da boylanacak ve ABD ormancılığı sonraki yıllarda oğlunun attığı temeller üzerinde kat be kat yükselecektir. “Bir baba için bundan daha büyük bir gurur olur mu?” demekten kendimi alamıyorum.

Baba Pinchot, oğlu Orman Hizmetleri Genel Müdürü görevini yürütürken 1908 yılında vefat edecektir.
Pinchot’un Otobiyografisi

Korumacılığın Babası

Koruma (conservation) kavramının içini: “orman kaynaklarının akılcı yönetilerek onlardan sürekli yararlanılması” şeklinde dolduran Gifford Pinchot, Amerikan Korumacılığının Babası unvanını almıştır. Teddy Roosevelt’in Pinchot için söylediği bir sözle yazıyı bitiriyorum: “Ülkemizin doğal kaynaklarının korunmasında, milletimiz Gifford Pinchot’a çok şey borçludur.”

Hoşça kalın, doğayı korumada kalın!

KAYNAKLAR

  1. Pinchot, Gifford; Breaking New Groun, Island Press, 1998
  2. Eliot, John L; Roosevelt Country – T.R.’s Wilderness Legacy; National Geographic, September, 1982

Gri Kuleler Pinchot

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir