Kategoriler
S. Serdar YEGÜL

İlk Kadın Roman Yazarı: Fatma Aliye

Bir kadın düşünün ki, ilk çeviri ve ilk kurgusal metinleriyle modern Osmanlı edebiyat dünyasına güçlü bir giriş yapsın; bununla birlikte, eserlerinin kapaklarında ismi değil de “bir kadın” ifadesi yer alsın! Kimden mi söz ediyoruz? Tabii ki, bir fotoğrafı ile elli liralık banknotların arka yüzünde yer alan Fatma Aliye’den!

FATMA ALİYE (1862-1936) – Kadınların okullarda eğitim almalarının yaygınlaşmadığı ancak üst sınıf aile kızlarının eğitim alabildiği bir dönemde çocukluk ve gençliğini geçiren Fatma Aliye, ağabeyi Ali Sedat için ders vermeye evlerine gelen öğretmenlerden dersler alır. Okuma yazmayı öğrenir öğrenmez geleneksel anlatıları okuyan Fatma Aliye, ardından Fransızcayı öğrenmeye başlar. Öğretmenlerinden dilbilgisi, kozmografya ve astronomi gibi dersleri alır. Hayatının önemli dönüm noktalarından biri, ağabeyinin okumayıp bir kenara bıraktığı Ahmet Mithat’ın eserleri ile tanışmasıdır. (1)

Fatma Aliye’nin okuma isteği karşısında oldukça şaşıran babası Ahmet Cevdet Paşa[1], kızının edebiyata ilgisini desteklemek için Ahmet Mithat[2] ile kızının manevi baba-kız olmalarına izin verir. Ahmet Mithat, bu “manevi babalık-kızlık” konusu hakkında şunları söyler:

“[Günümüz Türkçesiyle]: Aliye Hanımefendi ile aramızda sözleşilmiş olan ve hatta rahmetli babalarının [Ahmet Cevdat Paşa] da onayıyla gerçekleşen manevi babalık ve kızlığın nasıl yürürlüğe gireceğine dair haberleşmeler esnasında söz konusu hanım [Fatma Aliye] pek bilgece ortaya koymuştur ki manevi babalık ve kızlığın önemi, maddi babalık ve evlatlıktan da hiç de aşağı değildir. Maddi anne baba insanı maddi varlıklar âlemine getirmeye aracılık ettiği gibi manevi baba da manevi varlıklar âlemine getirmeye aracı olur.” (2)

Ahmet Mithat bir yandan eserleri ve bilgisiyle Fatma Aliye’ye bir rol model olurken diğer yandan da sahibi olduğu Tercüman-ı Hakikat gazetesinin sütunlarını ona açar. Yalnız bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: Ahmet Mithat, Fatma Aliye direnç gösterene kadar, onun söylemlerini yönlendirmeye çalışır. Özetle onu tanımlamaya çalışır; hatta tanımlar da diyebiliriz.

Fatma Aliye Topuz

Fatma Aliye 1879 yılında Padişahın yaveriyle Kolağası Faik Bey’le evlenir. Askeri eğitim almış olan Faik Bey, Fatma Aliye’nin roman okumasını yasaklar hatta kimi romanlarını yırtar. Bu duruma mevcut şartlar altında karşılık vermeye cesaret edemeyen Fatma Aliye, bu sebepten uzun bir süre roman okuyamama dönemine girer. Bir müddet sonra tavrı yumuşayan Faik Bey, eşinin roman okumasına izin verir. 1889-90 yılında Georges Ohnet’in Volente romanını Türkçeye çevirip yayınlamasına bile karışmaz.

Diğer yandan Osmanlı kamuoyu, “bir kadın” imzası ile yayımlanın Volente romanı çevirisinin Fatma Aliye tarafından yapıldığına inanmaz. Onlara göre çeviriyi ya babası Ahmet Cevdet Paşa ya da ağabeyi Ali Sedat yapmışlardır! Benzer bir olay, Fatma Aliye’nin Ahmet Mithat ile ortaklaşa yazdıkları Hayal ve Hakikat hikâyesinde de yaşanır. Osmanlı kamuoyu, Ahmet Mithat ve “bir kadın” imzasıyla yayımlanan eserin asıl yazarının Ahmet Mithat olduğuna inanır.

Fatma Aliye yukarıda adı geçen iki eserleriyle edebiyat dünyasına adımını atmıştır atmasına ama bu dünya onu bir türlü kabullenememiştir. Çünkü bu iki eserin ona ait olduğuna kimse inanmamıştır. Toplumsal kabule ancak, 1891-92 yıllarında kendi ismiyle yayımladığı Muhadarat[3] romanıyla ulaşabilecektir.

FATMA ALİYE’NİN BAKIŞ AÇISI – Fatma Aliye, muhafazakâr kimliğinden ödün vermeden, Türk kadın haklarının düşünsel temellerine katkıda bulunmaya çalışan bir yazardır. Oryantalist bakış açısına hemen her eserinde karşı çıkar. Batı ve Doğu’nun üstün yanlarının bir araya gelmesinden doğan yeni bir Türk kadınının hayalini kurar. Batılı anlamda feminizme karşı çıkan Fatma Aliye’nin, “İslami bir feminizme” ön ayak olduğu söylenebilir.

Fatma Aliye, kadınların İslam’ın özünde bulunan hak ve hukuka bir zamanlar sahip olduklarını, sosyal hayatta aktif olduklarını; ancak bu haklarının örf ve adetler yoluyla kadınların ellerinden alındığını düşünür. Fatma Aliye’ye göre, kadın çocuğu yetiştirendir; medeniyetin bekçisidir ve yarınların temelidir. İnsanlığın ilerlemesi kadınlığın yükselmesine bağlıdır. Bunun için kadınlar, zaten kendilerine ait olan ve bir zaman önce kendilerinden zorla alınmış, gasp edilmiş hakları geri istemektedirler. Bunun için erkeklerin de desteği gerekmektedir. (3)

ROMANLARINDA KADIN SORUNLARI – Fatma Aliye, hem kendisinin hem de Osmanlı kadınlarının yaşadığı sorunları rahatça tartışabileceği bir zemin ve bir araç olarak roman türünü seçer. Hayal ve Hakikat’in ardından 1891-1910 yılları arasında dört roman daha yazar.

Fatma Aliye, Meşrutiyet’ten iki yıl sonra (1910) basılan Enin romanında, İslami çerçevenin dışına çıkmadan eşlerin birbirini tanımasını savunur. Enin’de evlenme niyetinde olan Sabahat ile Suat’ı evlilik öncesi birbirlerini Avrupai usulle tanımaları için Sabahat’ın mürebbiyesi Miss Mod’un aracılığıyla buluşturur. Diğer taraftan, Enin’in baş karakterlerinden Rıfat, evleneceği kız için şunları söyler:

“İzdivacı oyuncak addedenlerden değilim! O hususta kendimi nasıl düşünürsem, alacağım kadını da öyle düşünürüm. Bir kadını bedbaht etmek, onun hayatını zehirlemek, istikbalini mahvetmek istemem. Evet, alacağım kadının güzel olmasını hem de kendi tab ve mizacıma göre güzel olmasını isterim. Lakin kadın ne kadar güzel olsa yalnız çehresine bakarak mükemmeliyetine kanaat edemem. Ben onun maneviyatının da güzel olmasını isterim.”

Fatma Aliye 1896-97 yıllarında yayımladığı Refet adlı romanını yayımlar. Hiç maddi dayanağı olmayan çalışkan azimli bir kızın birçok imkânsızlık içinde öğretmen olma hikâyesini anlatır. 1897-98 yılların yayımladığı Udi adlı romanında ise, kocasından ayrılan Bedia’nın ud çalarak kendi ayakları üstünde durmasını konu edinir. Bedia parasız kalır ve fuhşa sürüklenmemek için müzik eğitimini ve bilgisini kullanır. (4)

BİTİRİKEN 19. yüzyıl roman yazarlarından Fatma Aliye’nin kurmaca metinlerinde kadınların eğitim ve boşanma hakkı, evlilik ve çalışma hayatı gibi toplumdaki temel sorunlarına değinilir ve dönemine göre oldukça cesur kadın portreleri çizilir. İçinde bulunduğu, gelenek ve modern arasında sıkışmış, ikircikli bir yapıda seyreden toplumsal koşullar, Fatma Aliye’nin kurmaca olan ve kurmaca olmayan metinlerini de etkiler ve çift sesli bir yapı oluşmasına neden olur. Bu çift sesli yapıya rağmen Fatma Aliye yine de romanlarında alttan alta başkaldıran, güçlü, tuttuğunu koparan kadın karakter portreleri çizer. (5)

Diğer taraftan, Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı olmasının getirdiği sorumlulukların ve Ahmet Mithat’ın tanıtımını yaptığı bir kadın yazar olmasının getirdiği ağır yüklerin Fatma Aliye’yi yazarlık serüveni boyunca yorar. Ama ne yormak! “Bir kadın” ifadesi engelinden başlayarak, “Ahmet Mithat’ın çizdiği, tanımladığı ve söylemlerini belirlediği kadın” ve “mahalle baskısı” gibi engelleri tek tek aşmak ve kadınların sorunlarını anlatmak istemektedir. Hem de tüm bu engelleri aşarken kırıp dökmemek ve saf dışı kalmamak zorundadır. Dönemine göre tüm bu zorlukları, kendisine has yöntemlerle sabırla ve başarıyla aştığı söylenebilir.

İlk kadın roman yazarımız Fatma Aliye’yi saygıyla selamlıyorum.

[1] 1822-1895yılları arası yaşayan Ahmet Cevdet Paşa, tarihçi, hukukçu ve devlet adamıdır. Başkanlığında kurulan Mecelle Cemiyeti tarafından Mecelle ciltler halinde yayımlanmıştır.
[2] 1844-1912 yılları arası yaşayan Ahmet Mithat; çevirmen, yazar, yayımcı ve gazetecidir.
[3] Muhadarat: Unutulmayan, yeri ve zamânı geldikçe tekrarlanan edebî, târihî fıkralar, hikâyeler, latîfeler veya ilimle, fenle ilgili bilgiler (Kubbealtı Lügatı)

YARARLANILAN KAYNAKLAR

  1. Ahmet Mithat & Fatma Aliye, Hayal ve Hakikat, Everest Yayınları, 2015
  2. Ahmet Mithat; Fatma Aliye yahut Bir Osmanlı Muharrisesinin Neşeti, Sel Yayıncılık, 2011
  3. Gençtürk, Tülay Demircioğlu; Hayattan Kurmacaya: Fatma Aliye Hanım’ın Dört Romanında Metinlerarası İlişkiler başlıklı makale
  4. Demir, Hilal; Fatma Aliye Hanım’ın Çerçevesinde Kadın Haklarının Sınırları başlıklı makale
  5. İnce, Meryem Selda; Anlatıda Mütesettir Olmak: Fatma Aliye başlıklı makale.

NOT: Bu yazı, Kafasına Göre Dergisinin Mart-Nisan 2020 sayısında yayımlanmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir