Kategoriler
S. Serdar YEGÜL

Doğa Dostu Küçük Prens

– “Kral Hazretleri! Güneşe batmasını emreder misiniz?”
– “Emrediyorum, akşam yediyi kırk geçe güneş batsın!”

Küçük Prens

Yıllar önce Küçük Prens’le tanışmam, bir gazetenin kültür-sanat sayfasında toplumun önde gelen bazı isimlerine: “Hangi kitabı önerirsiniz?” sorusunun sorulması ve o isimlerden birinin, “hiç düşünmeden Küçük Prens”, cevabını vermesi ile oldu. Kitabı almak üzere kitapçıya doğru giderken, karşıma üç yüz ya da dört yüz sayfalık bir kitabın çıkacağını zannediyordum. Karşıma çocuk bölümünde yüz sayfalık bir kitap çıktığında ise, yoksa yanlış bir kitap mı alıyorum, endişesine kapıldım. Kitabı bir çırpıda okuduğumda, kitabın hiç de çocuk öykülerinin alışılmış kalıplarına uymadığını ve çok geniş bir konu yelpazesine sahip olduğunu gördüm. İlerleyen yıllarda mesleğim orman mühendisliğinin kazandırdığı bakış açısıyla öyküyü tekrar tekrar okudum. Özellikle Kral’ın doğa kurallarına dikkat ederek emirler vermesinden ve Küçük Prens’in gülüne ve tilkiye sevgi beslemesi, emek vermesi ve sorumluluk duymasından çok etkilendim. Küçük Prens’in temelde bizden açık açık doğanın yasalarına uymamızı istemesi çok ilginç geldi. Küçük Prens’in verdiği mesajların tüm çocukların verdiği mesajlar olarak düşündüğümde; dahası, doğan her çocuğun anne babası başta olmak üzere tüm yetişkinleri mesaj yağmuruna tuttuğunu düşündüğümde ise, birden durgunlaştığımı ve derin derin düşüncelere daldığımı fark ettim.

Şimdi gelin öykünün biraz daha ayrıntılara girelim ve Küçük Prens’in hiç de küçük olmayan düşüncelerine biraz daha yakından bakalım.

* Altı yaşındayken, balta girmemiş ormanlarla ilgili bir kitap okuyan, Küçük Prens öyküsünün anlatıcısı pilot, kitaptan etkilenir ve bir fil yutan bir boa yılanı çizerek büyük insanlara gösterir. Büyük insanlar resmi hiç anlayamadıkları gibi, bir de ona hiç beklemediği tavsiyelerde bulunurlar. Zaten büyük insanlar, hiçbir şeyi olduğu gibi anlayamazlar, onlara hep açıklamalarda bulunmak gerekir. Bu ise çocuklar için çok zor bir iştir.

Diğer taraftan, öykünün ilerleyen kısımlarında Küçük Prens, büyüklerin kendilerini fazlasıyla önemsediklerini ve kendileri hakkında gerçek olmayan, abartılı yargılara sahip olduklarını söyler. Büyükler, tüm doğal yaşam içinde yalnız kendi çıkarlarını düşünürler, doğanın salt kendi kullanımlarına sunulmuş olduğunu sanırlar ve insan merkezcidirler.

Küçük Prens, sahip olduklarından sadece yararlanmayı değil onlara yarar sağlamayı da düşünür. Çiçeğini sulamak, yanardağ kurumlarını süpürmek ve kötü sürgünleri kesmek ona göre hep, sahip olduklarına yarar sağlamak ve sorumluluğunu yerine getirmek demektir. Diğer taraftan, Küçük Prens kendi gezegeninden Dünyaya gelirken uğradığı bir gezegende, yıldızların sahibi olduğunu söyleyen işadamını garipser. Çünkü işadamı, arkası arkasına hesaplarını kontrol etmekte, ancak yıldızlara karşı herhangi bir sorumluluk duymamaktadır. Doğa gözlüğüyle bakıldığında, büyük insanların doğaya bakışı ile çocukların doğaya bakışı arasındaki farklar hemen göze çarpar. Büyük insanlar doğaya sadece yarar almak gözüyle bakarken, çocuklar doğaya hem yarar almak hem de yarar vermek gözüyle bakarlar.

Büyükler sayıları çok severler. O kadar çok severler ki, onlara: “ ‘Penceresinde sardunyalar, çatısında güvercinler olan pembe bir ev gördüm…’ deseniz, bu evi asla gözlerinde canlandıramazlar.” Ama: “Beş milyon liralık bir villa gördüm.” deseniz, “vauv” derler.

* Öykü anlatıcı pilot yıllar sonra Sahra çölü üzerinde pırpırlı uçağıyla uçarken motoru arızalanır ve çöle yumuşak iniş yapar. İndiği yer en yakın yerleşim yerine bin mil uzaklıktadır. [Küçük Prens ise bir yıl önce, tam da bu bölgeye inmiş, bir yıl dünyayı gezmiş ve bir yıl sonra dönmüş dolaşmış yine aynı yere gelmiştir.] Ertesi sabah Küçük Prens pilotun kulağına: “Bana bir koyun çiz!” dediğinde, pilot o an beyninden vurulmuşa döner ve heyecanla birkaç koyun resmi çizer. Daha sonra, küçük prensin böyle bir talepte bulunmasının nedeni anlaşılır. Geldiği gezegendeki gülünün etrafında büyüyen kötü otları (baobabları) yemesi için pilota koyun resmi çizdirmek istemiştir.

Küçük Prens ve Tilki

Küçük Prens gezegenindeyken her gün yanardağların kurumlarını temizler ve arsız boababların sürgünlerini keser. Küçük Prens’e göre, sabahları, kendine çekidüzen verdikten sonra, gezegenine de mutlaka özenle çekidüzen verilmelidir.

* Hayatını uzun bir süre sıkıntı içinde geçiren Küçük Prens’in tek avuntusu gezegeninde gün batımını izlemek olmuştur. Kendi gezegeninden Dünya’ya gelirken uğradığı ilk gezegende bir kral ile karşılaşır ve ondan da gün batımını izlemek için güneşi batırmasını ister. Kral akıllıdır ve doğa yasalarına uygun emirler vermektedir. Kral, güneş akşam yediyi kırk geçe batacağı için: “Emrediyorum; akşam yediyi kırk geçe güneş batsın!” der. Kral böylelikle saygınlığını korur.

* Küçük Prens, bilinmeyen bir yerden rüzgârla gezegenine gelen bir tohumdan üreyen gizemli çiçeğini kişileştirmiş ve onunla diyaloğa girmiştir. Ona ön yargısız ve sevgi dolu bir kalple yaklaşmış ve onun nazlanma ve böbürlenmelerini hoş görmüştür. Küçük Prens’in gezegeninden ayrılma zamanı geldiğinde ise, gül kaprislerini bir kenara bırakarak sevgisini Küçük Prens’e açıkça göstermiştir.
Küçük Prens dünyayı gezerken karşılaştığı bir gül bahçesinde kendi gülünün eşsiz olmadığını ve türünün yalnızca bir örneği olduğunu görür. Tek bir güle sahip olmanın, sandığı kadar önemli bir şey olmadığını fark eder. Kendini ve gezegenini gereğinden fazla önemsediğini düşünür ve üzülür.

Büyükler bir bahçede beş bin gül yetiştirip aradıklarını bulamazken, Küçük Prens ve çocuklar tek bir gülde aradıklarını bulabilirler. Çünkü çocuklar güllerine kalp gözüyle bakarlar; onlara sevgi ve emeklerini verir ve sorumlu davranırlar. Onun için Küçük Prens, gülüne gönlünü vermiş ve onu “evcilleştirmiştir”. Ondan ayrıldığında ise üzülmüş ve ağlamıştır. Üzülme ve ağlamanın ancak sevgi ve emek verildiği zaman olabileceği, ne kadar da deriye dokunan bir gerçektir!

* Küçük Prens çöle indiğinde hiçbir insanla karşılaşmaz ve yalnızlık duygusuna kapılır. Bu duyguyla baş edebilmek için gökyüzündeki gezegenine bakar ve gülünü düşünür. O esnada karşısına bir yılan çıkar ve bir kimsenin insanlar arasında da yalnız olabileceğini söyler. Kendine elverişli olmayan bir ortamda bulunmak da bir çeşit “çöl”de olmak değil midir?

Küçük Prens öyküsünde özetle, bir yandan doğa yasaları temelinde insanın kendine ve doğaya bakışı tartışılırken diğer yandan da insanın sorunlarına çözüm yolları olarak, içindeki çocuğu ortaya çıkarmak ve kalbiyle kendine ve doğaya bakmak gibi önerilerde bulunulduğu söylenebilir.

Küçük Prens’in bir sözüyle bitirelim: “Asıl sorun büyümek değildir; büyürken unuttuklarımızdır!”

Küçük Prens Kuşlar

KAYNAKLAR: 1- Antoine de Saint-Exupery, Küçük Prens, Lotus Yayınevi, 2005; 2- Nuran Direk, Küçük Prens Üzerine Düşünmek, Pan Yayıncılık 2007; 3- Küçük Prens Animasyon filmi, Paramount, 2015.

NOT: Bu yazı, Kafasına Göre Dergisi’nin 28. Sayısında (Eylül-Ekim 2019) yayımlanmıştır.

“Doğa Dostu Küçük Prens” için 2 yanıt

Merhabalar,

Fransız yazar Antoine de Saint-Exupéry’in dünyaca ünlü eseri “Küçük Prens” masalını üniversiteden mezun olduktan sonra bir arkadaşımın bu kitabı bana hediye etmesiyle okumuştum. Bazen diyorum keşke okumakta bu kadar geç kalmasaydım bu masalı çünkü masal hayata dair ilham alınacak öğütlerle dolu. Masalda geçen en sevdiğim alıntılar da:

‘’İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçeği görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.’’
’’İnsanların arasında da yalnızlık duyulur.’’

Bu sözleri ne zaman Küçük Prens masalını görsem hemen hatırlarım. İzninizle ben de sizinle okumanız üzere masaldan kalbime kazınan diğer sözleri paylaşmayı çok isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/antoine-de-saint-exupery-kucuk-prens-masalindan-kalbime-kazinan-24-alinti/

Güzel okumalar dilerim,
edebiyatla ve sağlıkla kalın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir